Konuk Yazar: Prof. Dr. Elman Guliyev

Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesinin 100.yılı vesilesiyle…

NİZAMİ “HEMSE” Sİ ve ALIŞIR NEVAİ

700 yıldan uzun tarihi olan Nizami ekolü Doğu halkları kültürünün gelişiminde ve onun yeni açısının belirlenmesinde  önemli derecede yere sahiptir. Hatırlalayalım ki, Nizami ekolünün arkasında evrensel ideolojilerin habercisi olan Nizami`nin Doğu şiir başkanı olarak değerlendirilmesi ile birlikte, Azerbaycan-Türk kültürünün benimsenilmesi ve onaylanması duruyor. Çünkü Nizami adı,  Nizami`nin dahiliği Doğu Azerbaycan-Türk şiirinin (geniş anlamda kültürünün) edebi-estetik, milli-felsefi büyüleyici örneği gibi dahil olmuş, Nizami adı etrafında gelişen ne varsa Azerbaycan milli-manevi ruhunun taşıyıcısı etkisinden uzağa gitmemiştir.

Gururla söylemeliyiz ki, Azerbaycan halkının milli gururu dahi Nizami`nin Doğu şiirinin nadir değeri olmakla birlikte, dünya sanat tarihinde Azerbaycan kültürünün büyük temsilcisi ve geniş anlamda Azerbaycancılık misyonunun değerli üyesidir. Şüphesiz ki, Nizami`nin Doğu dünyası için en büyük misyonu edebiyatımızın sanat etiketi olan “Hemse” yi yazmasıdır.

“Hemse” dahi Nizami`nin sanat aleminde edebi keşfi, aynı zamanda şekil, konu ve fikir yeniliği idi.

Gözlemlere göre, “Hemse” nin hangi  coğrafiyada yayılmasına bağlı olmaksızın “Hemse”ye nazire yazmanın kökünde iki önemli konu durmaktadır.

Yetenek ve silsileye kıyasta üstüste düşen sanat olayları.

Üstüste düşen sanat beklentileri dedikte biz ilk önce Nizami`nin sanat büyüsünde kalmayı, dahili manevi ihtiyaç sonucu “Hemse” edebi yarışında kendini meydanda görmekten bahsediyoruz.

Biliyoruz ki, S.Şirazi, H.Şirazi, Etai, Lütfi, Harezmi, Nesimi, Nefi, Nabi, Feragi, Nedim vs. gibi Doğu`nun büyük yetenek sahiplerinin “Hemse” yazmamasının nedenini onların aynı silsileye kıyasta üstüste düşmeyen sanat değerlerinde aramak gerek.

Sanatta yetenek ve cesurluğu ile seçilen, Nizami Gencevi ile sanat değerleri ortak olan hemsenevisler sırasında Alişir Nevai`nin özel bir yeri vardır. Özbek siyasi tarihinde ünlü devlet adamı, Özbek tarihinde büyük bilim adamı olarak bilinen Alişir Nevai Özbek edebiyat tarihinde de büyük manevi değer kaynağı olarak bilinmektedir.

60 bin mısralık 5 Divanı, 25620 beytlik Türkçe “Hemse”si ve 20 çeşitli bilimsel-felsefi ( tezkire, filoloji, dini-ahlaki tarihi vs.) eserden ibaret Alişir Nevai sanatı 500 yıldan uzun süredir ki, müslüman dünyasını hayrete düşürüyor ve okurlarını memnun ediyor. 30 yıldan fazla bir sürede N.Gencevi`nin ortaya koyduğu “Hemse”ye cevap olarak A.Nevai`nin toplam 3 yıl içersinde (1483-1485) yazdığı Türkdilli “Hemse” si ise onun sanatının zirvesi sayılıyor. Belirtmeliyiz ki, büyük tarihe, zengin edebi gelenek ve edebi örneklere sahip Özbek edebiyatının sanatçılarından olan Alişir Nevai`nin geleneğe katılarak “Hemse” yazması oldukça doğaldı. İlk başta önce XIV-XV yüzyıllarda Nizami eserlerinin Özbekçe`ye çevirilmesi alanında belirli tecrübe elde edilmiştir. XIV yüzyılın sonlarında Kutb`un “Husrev ve Şirin”, XV yüzyılın başlarında ise Harezimi`nin “Sırlar Hazinesi” eserlerinin Özbekçe`ye çevirilmesi Azerbaycan-Özbek edebi ilişkilerinin geliştirilmesi ile birlikte, coğrafyada Nizami Gencevi`ye olan sevgi ve ilgi hayli artmıştır. Alişir Nevai de “Hemse” yazana kadar sarayda kendinin denetimi altında iki kez (1479;1481) Nizami “Hemse”si elyazmalarını tekrar yazıya aktartmış, 1481 senesinde yazıya aktarılan 45 miniatürlü süslü elyazmayı kendinin kişisel kütüphanesinin en nadide değerine çevirmiştir.

Göründüğü gibi, Nevai Nizami`yi orjinaldan okumuş, ona kadarki “Hemse” anenesi örneklerini (Dehlevi`nin, Marağalı Eşref`in, Cami`nin eserleri) okumuş, Nizami yaklaşımları ile kendi yaklaşımları arasındakı benzerlikleri görmüş, onu sevmiş, onun sanatının büyüsüne kapılmış ve “Hemse” yazmak kararının vermiştir. A.Nevai “Hemse”ni tamamladıktan 14 yıl sonra yazdığı “Mühakemetü`l- Lugateyn”  1499) eserinde Nizami  sanatının kendisine olan etkisini şöyle açıklıyor: “Hemse” pençesine pençe vurdum. Önce “Muminlerin Teşvisi” (“Heyretül-Ebrar”) bağında çiçekler açmış ki, ona “Sırlar Hazinesi”nden “Mihrenül Esrar” Şeyh Nizami`nin ruhu başıma dürler saçtı”.

Fakat A. Nevai Nizami`nin yarattığı söz meydanına girmenin ve Nizami edebi yolu ile gitmenin zor olduğunu ve cesaret talep ettiğini özellikle vurguluyor, “Hemse” yazmanının büyük sorumluluk talep ettiğini belirtti:

               Bu meydanda sanma kolaydır durmak,

               Nizami ile epnçe pençeye vurmak.

E.Nevai Nizami “Hemse”sini bütün “Hemse”lerin ilham kaynağı saymış, Nizami “Hemse”sinin bütün “Hemse”lerden  üstün olduğunu bildirmiş, bu sanatın büyüsüne düştüğü için mutlu olduğunu bildirmiştir:

                   Şairlerin en hoş kelamıdır o,

                   “Hemse”yi yaradan Nizami`dir o.

                   “Hemse” demek azdır adına onun

                   Tam beş hazinedir, sahibi Harun.

Bu anlamda Nevai “Hemse”ye dahil ettiği çeşitli konulu eserlerinde Nizami sanatının gücünden bahsetmiş, Nizami`den sonra “Hemse” yazmanın zorluğunu anlasa da bu muhteşem sanat eserinin izi ile gitmeyi  ve bu yolda kalemini denemeyi kendine şeref bilmiştir. Ona gore de Nevai`nin “Hemse”sine dahil olan bütün eserlerinde konu, içerik ve fikir açısından Nizami`nin etkisi net bir şekilde belli oluyor. “Hayretül-Ebrar” (1483), “Ferhat ve Şirin” (1484), “Leyla ve Mecnun” (1484), “Yedi Seyyare” (1484), “Sedi-İskenderr” (1485) eserlerinde küçük istisnalar değerlendirilmezse, konu, olay, karakter vs. açısından bu eserlerin Nizami edebi hükümünde olduğu göz önündedir. Fakat, Nevai`ye kadarki “Hemse”ler de dahil olmakla Nevani  nin 3 yıl süresinde kaleme aldığı “Hemse”si Nizami gelenekleri yolunda mühim olaysayılsa da, bu eserler lirik-psikolojik detayların işlenme derecesine, dramatik ilişkilerin gerginlik durumuna, romantik duyguların ifade tarzına, karakterlerin mecvut duruma uygun sunumuna, fikrin felsefi- sanatsal ifadesine vs. göre Nizami seviyesine yüksele bilmemiştir.

Nizami`nin “Hemse” geleneğine uygun olarak A.Nevai`nin yazdığı eserlerden biri de “Ferhat ve Şirin”eseridir. Nizami`den etkilenen Nevai eseri yazarken eserdeki Nizami`ye mahsus sevgi ve toplum yapısının korusa da, Nizami`den farklı olarak olayların merkezinde Husrev`i değil, Ferhat`ı tutmuştur. Hizami`nin “Husrev ve Şirin” eserinde Ferhat Çin`de sanat ekolü geçmiş, taşlar üzerinde nakışlar yaratmak gücünde olan ressam (mühendis) karakterinde sunuyor. Nevai ise Ferhat`a tam farklı şekilde yaklaşmış onun kaderini hükümdar oğlu olarak belirlemiştir. Nizami ise kendi ideolojisi dahilinde Ferhat`ı anlatmış, onun muhteşemliğini fiziksel ve manevi tamlıkta sunmaya çalışmıştır.

Fakat Nizami Gencevi eserde Ferhat`ın bu tarz sunumuna rağmen, konumuna uygun olarak kendi kahramanını sevgi ve aşkla ilgili olaylar merkezine çekmeye karar veriyor ve Ferhat`ın kaderini olaylarla direk bağlamaya çalışıyor. Bu nedenden dolayı Nizami Ferhat`ı tam bir şahsiyet olarak göstermeye üstünlük veriyor. Şüphe yok ki, Ferhat`ın sanat sırlarına, Öklid`in matamatiksel teorisini ve Ptolomey felsefesini bilmesi eserde amaçlı bir şekilde belirtilmiş ve Ferhat`ın şahsiyet  kavramı ile direkt ilşki kurmuştur.. Nizami kendi kahramanını her açıdan insan modelinde (“kamil bir palançı olsa da insan” düşüncesinde) verdiği için onun aşkı eserde sıradan değil, eserdeki içeriği (karakter, olay ve konular anlamında)  değişmek gücünde görünüyor. O nedenle de Nizami Ferhat`ı bir nevi mehdut emekçi insan çermevesinden mıkarak onu kendi ideolojileri ile kendi kendine tutuyor ve onun şahsında yeni detaylarda sunulmaktadır.

A.Nevai`nin sanatından yeterli kadar faydalanmasına, bazı içerik benzerliklerine rağmen, Ferhat`a kıyasta farklı yaklaşımlarını ortaya koymuş, onu sanatkar, taşyonan, ressam yok, hükümdar oğlu karakterinde sunmuştur. O nedenle de Ferhat`ın bir hükümdar oğlu olarak sunulmasında onun doğması, eğitilmesi, eğitimi, sarayda geçen çocukluk yılları vs. olarak sahnelerin Nizami Gencevi`nin “Husrev ve Şirin” eserinde olmamasına doğal bakmak lazım.

Fakat, her iki eserde iki eserde esas karakterler çeşitli detaylarda (hükümdar oğlu ve taşyonan) olarak sunsalar da, Ferhat`ların ölüm sahnesinde birribine tam olarak uygun gelen sahneler dikkatten kaçmıyor. Eserlerin her ikisinde Ferhat`a karşı şeytani ölüm tedbiri Husrev tarafından hazırlanıyor. Her iki eserde komployu kuranlar Şirin`in yalan ölüm haberi ile Ferhadı sarsıtıyorlar. Her iki komplo kurucularin sözleri gibi yüzleri de şeytani tarzda tasvir ediliyor.

A.Nevai`nin “Yedi Seyyare” eserinde de söz mülkünün sultanı saydığı dahi Nizami`nin “Yedi Güzel” eserinden etkilendiği göz önündedir. Her iki sanatkarın “Hemse” silsilrsinin dördüncü sırasında duran bu eserlerde olaylar neredeyse aynı konu ve fikir çevresinde gelişmektedir.

Bildiğimiz gibi, Nizami Gencevi 1197 senesinde tamamaladığı “Yedi Güzel” eserinde baş kahraman Behram karakteriyle adaletli toplum, adaletli ypnetim, yeni insan ve yeni fikirlere önem vermiş, sorunları zaman, insan ve toplum konteksinde değerlendirmiştir. Bu anlamda eserdeki konular Sasani hükümdarı V Behram`ın hakimiyeti devri ile kapansa da, eserde  aynı tarih şartı olarak yer almış, sorunları devlet, toplum, adaletli yönetim, yeni ahlaka ve dünyagörüşüne sahip insan vs. çerçevesinde açıklık getirmiştir. “Yedi Güzel”de bazı farklı detayları düşünmesek (Rastü-Ruşen karakteri, Simnar`ın faciası, Fitne karakteri, Behram`ın hakimiyet için savaşması vs. ) Nizami`nin öne sürdüğü ve çözümüne çalıştığı ve adaletli yönetim düşüncesi ile A.Nevai`nin aynı içerikli “Yedi Seyyare” eserinin fikirleri üstüste düşüyor. Nevai`de seyyahların söylediği hikayelerin içeriğinde humanizmin, adaletin, hakkın, bilimin, maarifin vs. yaygınlaştırılmasını Nizami etkisi ile birlikte, geniş anlamda Azerbaycan intibahının Doğu nüfuz seviyesi tipinde kabul etmek doğru olur. Şübhesiz ki,

Umursamazlığln olduğu bir memlekette,

Gün geçtikçe zenginleşir şehir de, köy de,

Bir de hüner gerek, yetenek gerek,

Bilime,  kültüre hep sevgi gerek–

misralarında yer alan adaletlu toplum ve yeni insan düşüncesi ile ilgili Nevai fikirlerinin kökünde Nizami fikirleri duruyor.

E.Nevai, Nizami Gencevi`nin karakterlerinden farklı olarak “Yedi Seyyare” eserinde kendine has karakterler sisteminde (örneğin “Dördüncü Seyyahın Hikayesi” kısmında Mesut ve Cevne) zamanına, yapısında ve mekanına bağlı olmaksızın adaletli toplum oluşturmak için adil insan faktörünün önemini vurguluyor:

Teslimdir adil bir şaha bu ülke,

Ellerin başına o salmış gölge.

Her zaman adaletle hükmeden o şah,

Adaletinden alemi etmiştir agah.

A.Nevai  “Yedi Seyyare” eserinde “Yedinci Seyyahın Hikayesi”nde olayları kısmen değişmiş ve Nizami`de olan Fitne karakterini Dilaram`la yer değiştirmiştir. Dilaram da Fitne olarak avcılık yeteneğini sradan alışkanlık olarak değerlendirdiği için cezalandırıyor. Nevai`de Nizami`den farklı olarak öküzün basamaklarla yukarı kaldırılması ve şahla yüzleşme sahnesi yoktur. Bu nedenden dolayı Fitne`nin şah yönelttiği benzer cevabı A.Nevai`nin “Yedi Seyyare” eserinde Dilaram karakterinde görebiliriz.

Göründüğü gibi, edebi sonsuzluğa yükselmiş Nizami Gencevi sanatının edebi gücü ve edebi muhteşemliği asrlarca Doğu`da bu sanattan faydalanmak, bu sanatın edebi yolculuğuna katılmak ihtiyacı doğurmuş, sonuç itibarı ile Nizami ekolünün üyeleri sayesinde Doğu edebiyatı zaman zaman kendinin büyük gelişim yolunu devam ettirmiştir.

Prof.Dr.Elman Guliyev,

Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi

“Türk Araştırmaları” Bölüm Başkanı