Yaratışıl Destanı

Bir GökTürk sahaseri olan Orhun Abidelerinde, Bilge Kaganin agzindan söylenen: “Üstte mavi gök, altta yagiz yer var edildigi zaman ikisinin arasinda insan oglu yaratildi” cümlesi ile, Yaradilis Destanindan çok sonra gelisen Er Manas Destaninin “Yer yer oldugunda, su su oldugunda” misralari, Yaradilis Destaninin tesirini gösteren çok açik vesikalardir.

Bu destan, hemen hemen millet olma yolunda ilk adimlarini atan Türklerin, o günlerine ait bir destandir. Orta Asya’ da yasamis olan bütün Türk boylari arasinda söylenmis ve yillarca söylenegelmis olmasi yüzünden, degisen kültür ve medeniyet anlayislari sonucunda bir çok yerli ve yabanci ilavelerle genislemistir. Ilk çaglardaki Türk adlari bile zamanla degismis ve ekserisi Çinlilesmistir.

Yaradilis Destani, ondokuzuncu yüzyilin ortalarina kadar, Orta Asya Türkleri arasinda, bilhassa Alatayli ve yeniseyli Türk Boylari arasinda, söylenegelmistir. Bugün bile, bu havalide dolasanlar, tek tük de olsa bu destanin söylendigine sahit olabilirler. On dokuzuncu yüzyilin ortalarina dogru, Orta Asya’ da muhtelif geziler yapmis olan Rodloff ve Berbitski iki ayri söylenis sekliyle tesbit etmislerdir.

Gök yoktu, yer yoktu. Sadece sonu olmayan bir deniz vardi. Ilah Ülgen bu denizin üstünde uçuyordu. Konacak sert bir yer ariyordu. Böyle uçarken gönlüne dogdu, bir ses: “Önündeki nesneyi yakala.” diye fisildadi.

Ulgen bu fisiltiyi tekrarladi. Bir yandan da ellerini öne dogru uzatti. O sirada suyun üstüne bir tas çikmisti. Ülgen tasi yakaladi ve üzerine kondu.

Tasin üstüne ne yapacagini düsündü. Düsünürken, o suçsuz bucaksiz suyun içinden Ak Ana süzülüp Ülgen’ in karsisina çikti ve: “Yarat1” dedi, üç defa tekrarladi. Ülgen: “Nasil?.” diye sordu. Ak Ana da: “Yaptim, oldu de; yaptim olmadi, deme” diye akil verdi.

Ak Ana bunlari söyledikten sonra kayboldu. Bir daha da kimseye görünmedi. Ak Ana’ nin bu buyrugu üzerine Ülgen, insanlara su emri verdi: “Var olani yok etmeyin; vara yok diyen de yok olur…”

Bunun üzerine Ülgen: “Yer yaratilsin!.” dedi, yer yaratildi; “Gökler yaratilsin!.” diye buyurdu, gökler yaratildi. Ve böylece dünya yaratilmis oldu.

Bundan sonra üç tane büyük balik yaratip onlarin kenarlarina, ötekini de tam ortasina yerlestirdi. Baliklardan ikisini yerin kenarlarina, ötekini de tam ortasina yerlestirdi. Ortada bulunan baligin basi kuzay yönündedir. Bu balik basini asagi egerse dünyayi seller götürür. Eger basini daha asagi egerse dünyada su basmadik bir avuç yer kalmaz. Bunun için bu balik kocaman bir zincirle bir direge baglanmistir. Onu Ulu Kisi idare etmektedir.

Dünyayi meydana getirirken Ülgen “Ay isigi ile günes isiginin dokundugu altin dagda” otururdu. Bu dag, gökyüzü ile yer yüzünün arasinda idi.

Bizim ay ve günesimizin dünyasindan baska doksan dokuz dünya daha vardir. Bunlarin hepsinde birer uçmak ve birer tamu vardir. her birinde insanlar da bulunur. En büyük dünya Han Kurbustan Tengere’ dir. Bu alemin idaresini Ülgen kendi yardimcilarindan Burkan adindaki ruha vermistir. Bu alemin bulundugu dünyanin ai Altin Telegey’ dir. Cehennemi Toçiri Tamu’ dur. Bu tamuyu Kara adli bir zebani idare eder.

Doksan dokuz alemin ortancasi olan ezre Tengere’ dir. Ezre Tengere’ ye Belgin Keratlu Türün adli melek idare eder; bulundugu dünyanin adi Altin Sarka’ dir, cehennemi Kara Tamu’ dur. Kara Tamu’ yu idare eden zabaninin adi Karakçi’ dir.

Insan ogullarinin yasadigi bizim dünyamiz en küçük alemdir, ki adina Kara Tengere Dünyasi denilir. Bu dünyayi Ulu Kisi idare eden zebani de Kerey Han adinda bir ruhtur. Bizim dünyamizin üstünde otuz üç kat gök vardir.

Günlerden bir gün Ülgen denize bakip seyrederken suyun üstünde bir toprak parçasinin yüzdügünü gördü. Topragin üzeri insan bedenine benzeyen bir kil tabakasi ile kaplanmisti. Ülgen: “Bu cansiz toprak kisi olsun!” diye buyurdu. toprak hemen kisi oldu. Ülgen bu kisiye Erlik adini verdi ve oldugu yere birakti. Fakat Erlik giderek Ülgen’ i buldu. Ülgen de yanina aldi, benimsedi. Bir hayli zaman geçtikten sonra Erlik Ülgen’ i kiskandi ve ondan da güçlü kuvvetli olmak istedi ve Ülgen’ e imrenerek: “Ben de onun gibi olmaliyim” diye düsünmeye basladi. Düsüne düsüne de Ülgen’ e düsman oldu. Bunu anlayan Ülgen de Gök Ogul yaratti. Daha sonralari da bizim dünyamizda yasayan insanlari hasil etti. Bunlarin kemiklerini kamistan ve etleri topraktan oldu.

En sonra da yine bir kisi olan Ulu Kisi’ yi canlandirdi ve ona: “Bu insanlari sen idare et!” diye buyurdu.