Türk Ordusu Kaç Cephede?
Kışın gelmesiyle beraber Türk ordusunun aktif olarak hareketli olduğu cephelerde kısmi bir sessizlik ortaya çıktı ve bu sessizlik muhtemelen gelecek bahara kadar sürecek. Ancak bu sessizlik çevremizdeki ateşin söndüğü ve bölgede milli çıkarlarımızın çatıştığı diğer güçlerin emellerinden vaz geçtikleri anlamına gelmiyor. Nitekim çatışma alanlarında silah sesleri azalmış olmasına rağmen diplomatik alandaki savaş tüm hızıyla ve çeşitlenerek sürüyor.


Çevremizde gerçekleşen ve bizim çıkarlarımıza aykırı gayeler güden küresel ve yerel güçlerin ittifak halinde yürüttükleri faaliyetlere karşı, hepimizin bildiği gibi ordumuzun görev alanı giderek genişliyor. İlk anda güncel sorunun sadece Suriye’nin kuzeyindeki alana sınırlı olduğu düşünülebilir. Oysa bu alan tutulması gereken cephelerden sadece birisidir ve genişlik olarak da aslında oldukça küçük bir parçasıdır. Bu yüzden bu ayın yazısında ordumuzun kaç cephede savaşmakta olduğunu kısaca gözden geçirmeyi düşündüm.
1. Suriye’nin kuzeyi: Fırat Kalkanı, Zeytin dalı ve Barış Pınarları harekatları sonucunda Suriye’nin kuzyinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından kontrol altına alınan ve Suriye Milli Ordusu (SMO) ile birlikte temizlenip savunulan bölge yaklaşık 6.130 Km2 alana sahip. Şu ana kadar ilk iki alana Türkiye’de geçici sığınmacı statüsünde bulunan 350.000 kadar Suriyelinin geri döndüğü bildirildi. Barış pınarları harekatıyla temizlenen alana (2.200 Km2) ise Km2’ye 110 kişi hesabıyla 300-325.000 kişi daha yerleştirmek amaçlanıyor. Daha fazla Suriyelinin geriye dönebilmesi için yapılan ve daha geniş araziye ihtiyaç duyan planların gerçekleşmesi şimdilik bir başka bahara kalmış görünüyor.


2. Irak’ın kuzeyi: Bilindiği gibi Irak topraklarından gelen terörist tehdit uzun yıllardan beri TSK’nın uğraşması gereken önemli bir cephe oluşturuyor. Daha önceki sınır ötesi harekatlar, bu bölgelerde kurulan üsler ve son dönemde Kararlılık ve Pençe harekatlarıyla Kandil dağından gelen yolların mümkün olduğunca kesilmesi, güney sınırımıza bitişik bölgelerde terörist üslenmelerin engellenmesi ve bu alanlarda da ileri üslerin kurulması açısından önemli mesafeler kat edildi. Bütün bu kazanımlar ileri vadede Sincar bölgesine yuvalanmış olan teröristlerin yardım almalarını engellemek ve zamanı geldiğinden bölgenin temizlenmesini sağlamaya yönelik çok doğru hareketler.


3. Akdeniz: Doğu Akdeniz’de karbon kaynaklarının bulunmasından sonra bu bölgenin küresel güçler için öneminin çok arttığı ve çıkarılacak doğalgazın Avrupa’ya nasıl aktarılacağı konusundaki tartışmalar malum. Stratejik önemi zaten çok büyük olan doğu Akdeniz’in kontrolü ve münhasır ekonomik bölgelerin kullanılması konusunda eskiden beri devam eden ve Türkiye’nin sürekli aleyhine işletilen planların olduğu da biliniyor. Ancak Libya ile yapılan son mutabakatla en azından şimdilik Mavi Vatan sorununda önemli bir ilerleme kaydedilmiş gibi görünüyor. Yalnız mutabakatın yapıldığı hükümetin BM tarafından tanınan hükümet olmakla birlikte, geçici vasfı taşıdığını ve Libya’nın sadece bir bölümüne hâkim olduğunu, batılı ülkeler tarafından desteklenen muhalif güçlerin çoğunluğu çöl olmakla beraber oldukça geniş bir alanda kontrol ellerinde tuttuklarını da unutmamak gerek. Bu durumda mutabakatın geleceği hemen tümüyle şu andaki Milli Mutabakat Hükümetinin yaşamasına bağlı ve Türkiye her şart altında bu hükümeti desteklemek durumunda. O halde Libya şu anda da öyle olmakla birlikte kısa gelecekte daha görünür bir cephe olacak.4. Kıran Harekatları Bölgesi: Cepheler sadece Yurt dışı ile kalmıyor. Uzun süredir TSK içerdeki terör odaklarına karşı özellikle kış yapılanmalarının engellenmesi ve gelecek bahara kadar güçlenememeleri için harekatlar yürütüyor ve çok başarılı sonuçlar veren bu harekatların kapladığı alan oldukça geniş.
Şimdilik 4 cephe saydık ve bunların hepsi asker sayısı, teçhizat, organizasyon vb. birçok açıdan birbirinden farklı unsurların dikkate alınması gereken cepheler. Bu kadar cephede aynı anda aktif ve başarılı olmak dünyada kaç ordunun başarabileceği bir şeydir bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü bunu başarabilmiş ordu yok.
Topyekûn klasik savaşlardan bahsedilirse birbirinden farklı cephelerde savaşmış ve başarılı olmuş ordulardan bahsedilebilir. Ancak bu günün savaşları hibrit ve asimetrik. Bir yandan gerilla taktikleriyle vuruşan terör çeteleriyle uğraşırken, diğer yandan onları düzenli ordu haline getirmeye çalışan küresel güçler arasında denge kurmak zorundasınız. Bir başka cephede uluslararası ittifakların üyesi olan ve düzenli orduları bulunan, yeri ve zamanına göre küreseller tarafından desteklenen ülkelerle çatışmayı göze almalısınız. Karada işiniz bitse denizde vuruşmak gerekebilir, hava zaten baştan beri işin içinde vs. vs.
Hem taktik hem de stratejik yönden gereğinde küçük, gereğinde büyük birliklerin ve modern harplerin her türlü aracını kullanarak müdahil olması gereken çatışmalarda, bir ordunun erinden en yüksek komutanına kadar ne kadar eğitimli ve donanımlı olması gerektiği herhalde anlaşılabilir. İşte biz böyle biz orduya sahibiz ve bu sayede alnımız dik.
Bize böyle bir ordu nasip ettiği için Tanrı’ya şükür. Yolları ve bahtları açık olsun. Kazanmak zaten Türk’ün kaderinde var, yeter ki biz Türk olalım ve Türk kalalım.
Prof. Dr. Selçuk Kırlı
Türk Ocakları Derneği Bursa Şube Başkanı