Hangisi Doğru – Güncel Hedef Neresi
Yukarıda iki farklı yabancı kaynaktan alınmış iki harita görüyorsunuz. İlki 22.01.2020 tarihi itibariyle Rusya Savunma Bakanlığının geçerli kabul ettiği harita. Hemen yanında bulunan ve biz de dahil bir çok ülke tarafından doğru kabul edilen harita ise 01.12.2019 tarihindeki duruma işaret ediyor.
İki harita arasındaki en önemli fark bizim güneyimiz, Suriye’nin doğusunda bulunan ve ABD destekli SDG tarafından kontrol edildiği kabul edilen yerler arasında belirgin farklılık olması. Örneğin Rus haritası Suriye’nin doğusundaki en yüksek nüfuslu yerleşim yeri olan Kamışlı’yı rejim kontrolünde olarak göstermiş. İç savaş ve dış müdahalelerin başlamasından bu yana rejimin Kamışlıdan hiç çıkmadığı hatırlanırsa, bu işaretlemenin gerçeği yansıttığı düşünülebilir. Bölgede kalan diğer iki önemli yerleşim merkezi yani Haseke ve Deyr-Ez Zor ise SDG’nin hakim olduğu sarı alan içinde. Ancak diğer haritadan farklı olarak bu haritada özellikle Palmira ile Deyr-Ez Zor arasında kalan ve kuzeyde Rakka ve Tabka’ya kadar uzanan çöldeki geniş bir alan rejimin kontrolünde görüldüğü gibi bizim güney, Suriyenin ise kuzey sınırında olup daha önce SDG için çok önemli olan Ayn-El Arap (Kobani) ve Membiç bölgesi de SDG hakimiyetinden çıkmış görünüyor. Diğer harita TSK ile SMO’nun hakim olduğu bölgeleri bilinen sınırları ile işaretlemiş ama önemli ve çok fazla yapılan bir hatayı tekrarlamaktan da kaçınmamış. Halen Suriye’nn en güneyinde bulunan ve SMO veya bizimle bir ilişkileri olmayan muhalifler tarafından kontrol edilen En Tanf bölgesi ile HTŞ’nin büyük ölçüde hakimiyet kurmuş olduğu İdlip bölgesi TSK destekli SMO’nun alanı ile aynı rekle işaretlenmiş. Bu işaretleme dışarıdan bakan birisi için kafa karıştırıcı olmanın ötesinde, haritayı yapanların farklı muhalif gruplar arasında ayrıma gitme zahmetine katlanmadıkları yada bu farklılıkları isteyerek görmezden geldikleri anlamına gelebilir. Oysa Rus haritasında TSK/SMO, SMO dışı muhalif gruplar (Suudi ve BAE destekli) arasındaki alan farklılığı İdlip dışında açıkça belirtilmiş hatta güneydeki muhalif gruplar ABD kontrollü yasadışı silahlı kuvvetler olarak nitelendirilmiş ve tamamen farklı bir renkle işaretlenmiş. İdlip’te neden belirtilmediği ayrı bir soru…
Bütün bunları gördükten sonra benim düşüncem Rusların bölge üzerinde çalışırken ileriye dönük hedefleri açısından daha ayrıntıcı ve dikkatli oldukları yönündedir. Yani ilk haritanın daha doğru olabileceği kanaatindeyim. Membiç ve Ayn-El Arab’a Ruslar girdikten sonra özellikle Tabka’daki baraj ve bölgedeki elektrik dağıtım noktalarını SDG’nin kontrolüne bırakmış olmalarını düşünmek mantıklı değil, hele zaten nüfusunu ezici yoğunluğu Arap olan Membiç’te SDG hakimiyetine inatla izin vermeleri daha da anlamsız. Çöl bölgelerine gelince Deyr-Ez Zor ve Palmira dahil bütün bölgeyi de hesaba katsanız Suriye tarihi boyunca bu bölgede yaşayan nüfus hiçbir zaman genel nüfusun %1’ini geçmemiş. Zaten adam olmayan yerde ABD veya SDG neden çatışma riskine girsin, nasılsa Haseke ve Deyr-Ez zor şimdilik ellerinde ve petrol çıkan yerler açısından kuzeyde ve güneyde avantajlı durumdalar. Nereye kadar bilinmez? Özellikle güneydeki Deyr-Ez Zor Kürtlerin yurdu değil buna karşın kuzeydeki alanlarda daha yoğun ve rahatlar. İlk haritada Türkiye ile Rusya arasında varılan ortak anlayışa uygun olarak Fırat’ın doğusunda kalan ve SDG’nin hakim görüldüğü alanların Türkiye sınırından ortalama 10 Km kadar aşağıya çekilmiş olduğu da görülüyor. İnşallah bu da gerçektir.
Daha ayrıntılı haritayı yapanın dersini daha iyi çalıştığı ve o haritaya bakanın daha fazla ve doğru yorum yapma şansının nispeten yüksek olduğunu kabul edersek, bu günün tartışmalarını anlayabilmek için İdlip bölgesine odaklanmamız gerekir.
Yan yana gördüğünüz iki haritadan ilki Rusya Savunma Bakanlığının haritasından bir detay, yanındaki ise TSK’nın kontrol noktalarının 07.02.2020 tarihindeki durumunu gösteriyor. Net olarak görüldüğü gibi kontrol noktalarımızın bir kısmı artık kırmızı ile işaretlenmiş rejimin hakim olduğu alan içinde kalmış durumda. Son olarak aldıkları Serakip ile İdlip merkezi arasına da yeni üsler kurmuş durumdayız. Son günlerde özellikle bu bölgeye çatışmalara taraf olduğumuzdan bu yana yaptığımız en güçlü askeri yığınağı yaptığımız da biliniyor. Üstelik bu yığınak ilk kez kendi sınırlarımız içinde değil Suriye topraklarında. Bilinen bir başka şey de Suriye rejimine Şubat sonuna kadar Soçi mutabakatında belirtilen sınırlara çekilmesi için süre verdiğimiz.
Yukarıda söylediklerim dikkate alındığında birkaç yorum yapmak mümkün. Bunlardan birincisi ilk aşamada Rus ve İran destekli rejim güçlerinin ilk hedeflerinin, ilk haritada koyu kahverengi ile işaretlenmiş olan bölgeleri almak olduğunun açık olduğudur. Bu bölgelerdeki çatışmalar zaten El Nusra kaynaklı HTŞ tarafından kotarılıyor ve bu örgüt bizim gözümüzde de terör örgütü. Ancak rejimin bu sınırlara dayanınca da durmayacağı aşikar çünkü İdlip Suriye rejiminin ülkenin doğusu ve kuzeyinde toprak kaybetse bile elinde tutmayı düşündüğü alan açısından beka sorunu. O halde önümüzde iki yol kalıyor. Eğer bizim politikamız daha fazla sığınmacının sınırlarımızdan içeri girmemesi ve daha önce girmiş olanların en azından bir kısmının kendi ülkelerine geri dönmesi ise ya şu anda tehlike altında gördüğümüz alanı korumak veya Soçi mutabakatının sınırlarına genişletmek için rejim ile topyekun bir savaşı göze alacağız ya da kontrol noktalarımızı sınırımıza daha yakın ve malum M5 kara yolunun batısına çekerek, bu bölgelerde hala güçlü olan SMO ile birlikte sınıra dayanmış olan milyona yakın kişinin Suriye sahası içinde kalmasını sağlayacağız.
Hamaset çekilmemeyi öneriyor ve bu karara bir çok insani gerekçe bulabileceğimiz de açık. Ancak savaşta stratejik geri çekilme diye bir kavram var ve çekilme politik hedefe yeterince hizmet ediyorsa zaten çekilme sayılmaz.
Dışarıdan bakıp yorumlar yapmak kolay ve her gün ilgili ilgisiz bir çok insan bu yorumları yapıyor zaten. Halbuki alandaki dengelerin küresel ve bölgesel devlet güçlerinin dışında aşiret, mezhep, meşrep vb. farklılıkları olan ve her biri birden fazla efendinin kontrolünde bulunan çok parçalı, asimetrik ve aslında başıbozuk gruplara da bağlı olduğu dikkate alındığında, pratik ve uygulanabilir sonuçlara ulaşmak kolay değil. İşte bu yüzden gelişen her olayda bölgesel ve küresel devletlerin karmaşık ittifaklarında dalgalanmalar oluyor ve yineleyen görüşmeler ile yol katedilmeye çalışılıyor. Ancak sahada ileri hareket edenin her ateşkeste karlı çıktığı ve o ana kadar ele geçirdiklerini elinde tuttuğu da unutulmamalı.