Huzurevini Ziyaret

10.12.2016 tarihinde Türk Ocakları Derneği Bursa Şubesi Hanımlar Kurulu olarak Ali Osman Sönmez Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’ni ziyaret ettik. Yaşları ve sosyal durumları farklı olsa da bu huzurevinde kaderin huzurevi çatısı altında bir araya getirdiği bu insanlar gruplar halinde oturuyorlardı. Kimi sohbet ediyor, kimi kitap okuyor, kimi tavla oynuyor, kimi televizyon seyrediyor, kimi örgü örüyordu. Biz de aralarına katıldık. Beraberimizde getirdiğimiz çam sakızı çoban armağanlarını dağıtırken kendimizi onlarla koyu bir sohbete dalmış bulduk. Her birinin hikâyesi farklıydı. Çocuğu olanlar, olmayanlar, eşini kaybedenler, emekli maaşı hayatı sürdürmek için yetersiz olanlar, sağlık problemi yüzünden burayı tercih edenler…. Çocuklarının yanında barınamayıp huzurevine gelenler sayıca fazlaydı. Hele 9 çocuğu olduğu halde burada olan bir huzurevi sakini ile karşılaşmak şaşkınlık vericiydi. Bizi ısrarla yanına çağıran bir huzurevi sakininin muhayyilemizde tamamlamaya çalıştığımız hikâyesi ise bizi hüzne boğdu. Belki yüzden fazla renkli kurşun kalemlerle çizilmiş ve fotokopiyle çoğaltılmışçasına birbirinin aynı olan genç kız resimleri ile karşılaştık. Yaşlı amcamız hepimize hediye ettiği bu resimlerde kızını tasvir ettiğini söyledi. Tüm ısrarlarımıza rağmen kızının adını öğrenemedik. İsmini anmak istemese de belli ki evladının siması gözünün önünden gitmiyordu. Belki “benim de bir evladım var” demek için, belki onun ilgisizliğini duyurmak için aynı kalıptan/ yüreğinden çıkan bu el emeği resimleri ziyaretçilerle paylaşıyordu. Biz sadece karşılaştığımızı, bize nakledileni bildik. Onların ailelerini dinlemedik. Yaşanılan özeller zaten bizi ilgilendirmezdi. Biz karşılaştığımız sahnelerden etkilendik sadece. Konuştuğumuz huzurevi sakinleri hallerinden hiç şikayet etmediler. İyi bakıldıklarını söylediler. Karınları doyuyordu. Isınıyorlardı. Kış günü aç açık olmadıkları için şükrediyorlardı. Psikolog ve fizyoterapist dahil olmak üzere her türlü sağlık hizmeti alıyorlardı. Gözlemlediğimiz kadarıyla huzurevi çalışanları görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlardı. Üstelik yaşlılarımız ziyaretçisiz de kalmıyorlardı. Sosyal sorumluluk kapsamında bizler gibi kendilerini ziyaret edenler hep oluyordu. Ortam ve şartlar ne kadar uygun olsa da gerçek aile sıcaklığını tam olarak hangi kurum, hangi yabancı verebilir diye düşünmeden edemedik.

Huzurevleri, yaşlı bakım evleri değişen sosyal şartlar altında şüphesiz ki çok önemli ve çok ciddi bir sosyal görev. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu görevi en iyi koşullarda gerçekleştiriyor. Ancak Türk töresinde aile en önemli sosyal yapıdır. Bu yapının bozulmaması toplumun geleceği açısından çok önemlidir. Sosyal devlet yaşlılarına sahip çıksa da yaşlısına/atasına asıl sahip çıkması gereken öncelikle ailedir. Aile büyükleri kendi sorumluluk ve vazifelerini yerine getirerek ailedeki küçüklere sevgi ve şefkatle sarılıp bir gelecek sağlamalı, o küçükler de birer yetişkin olduklarında kendi sorumluluklarını aynı sevgi ve şefkat halesiyle yerine getirebilmelidirler.